Appendix:Crym Tatar Index
Внешний вид
The Crimean Tatar language has three dialects (şive): Central (Orta Yolaq şivesi), Northern or Steppe (Çöl şivesi) and Southern or Coastal (Yalı Boyu şivesi). Dialect words, that are absent in standard literary Crimean Tatar are marked C, N or S (Central, Northern and Southern dialects respectively.)
A
[үзгәртү]- abay (N) : nine, ihtiyar kadın
- abiy (N) : ağabey
- accı : acı
- agent : agent
- agentlik : agency
- ağa : ağabey
- ağaç : ağaç, odun, tahta
- ağaş (N) : ağaç, odun, tahta
- ağıl (N) : ağıl
- ağır : ağır
- ağırmaq : hastalanmak
- ağlamaq : ağlamak
- ağlavuq : kolay ağlayan
- aketmek : götürmek
- akis : aksi
- ala : hala
- alaşa : tay
- alcımaq : delirmek, aklını kaybetmek
- aldı : önü
- aldında : önünde
- alıp ketmek: götürmek
- allegim (N) : kendini beğenmiş, müşkülpesent
- alşaymaq : uzanıp yatmak
- ana : anne
- anav (N) : o, işte
- anavğa (N) : şuna/ona
- angiş (N) : saman taşıma aracı
- anniy (N) : anne
- apaqay : хатын
- apis : hapis
- apte : abla
- aqay : erkek, koca
- aqsüyek : akşamları oynanan bir tür çocuk oyunu
- aran : inek ahırı
- arış (N) : at arabası oku
- arqan : urgan
- arşımaq (N) : kabuğunu soymak
- art : arka
- artında : arkasında
- aruv bolmaq (N) : iyileşmek, barışmak
- aruv (N) : iyi
- asaba : doğmuş, mirasçı, sevgili
- ast : alt
- aş bolsın (N) : afiyet olsun
- aş olsun : afiyet olsun
- aş : yemek
- aşamaq : yemek yemek
- aşatmaq : yedirmek
- aşaytlıq : yiyecek
- aşhane : aşhane, mutfak
- aşımaq (N) : mayalanmak
- aşıq : aşık, aşık kemiği, küçükbaş hayvanların aşık kemiği ile oynanan çocuk oyunu
- aşıqmaq : acele etmek
- aşıtmaq (N) : hamuru mayalamak
- aşpit : obur, pisboğaz
- aşqana (N) : aşhane, mutfak
- aşşı (N) : acı
- ataman : erkek hindi
- avdarmaq : devirmek
- avlaq : off laying, distant
- avlaqtan : from distance, from far
- avtobus : autobus
- avtomat : automat
- avtomatik : automatic
- avtomobil : automobile
- avur (N) : ağır
- avurmaq (N) : hastalanmak
- avuştırmaq : taşımak, yer değiştirmek
- ay carıqta penerlik (N) : çocukların sabahleyin burnunun akması
- ay yarıqta fenerlik : çocukların sabahleyin burnunun akması
- ayat : hayat; (çöl şivesi - evin girişteki büyük odası, salon)
- aydamaq : sürmek
- aylanmaq : dolanmak, dönmek
- aysa : öyleyse
- ayse : öyleyse
- aytmaq : söylemek
- ayuv : ayı
- azaqay (N) : azıcık
- azbar : avlu
- azçıq : azıcık, birazcık
B
[үзгәртү]- baba : baba
- babay (N) : baba
- babaytop (N) : yumruk büyüklüğünde çaput top ve bununla oynanan oyun
- badiye : lazımlık
- bağ : bağ, düğüm
- bağır : ciğer
- bala : çocuk
- balaban : büyük
- bala-çağa : çoluk çocuk
- balağa yatmaq: kuluçkaya yatmak
- balalıq : çocukluk
- balaq : paça
- balavuz : balmumu
- ballamaq : doğurmak (hayvanlar için)
- balqurt : arı
- bana : demin, biraz önce
- banq : kavanoz
- baqla : fasulye
- baqmaq : bakmak, aramak, himaye etmek
- barmaq : varmak, gitmek
- başmaq : dişi inek
- bav (N) : bağ, düğüm
- bavını tapmaq (N): yolunu bulmak
- bavur (N) : ciğer
- bayğuş : beceriksiz, fakir
- baytal : dişi at
- bedava : bedava
- begitmek (N) : sağlamlaştırmak
- berli : beri
- bermek : vermek
- bet : yüz
- bılış : düğün evine gelen misafirler
- bıltır : geçen yıl
- bike (N) : kadın
- bir talay (N) : pek çok
- biraz : biraz
- biy : örümcek
- boğça : bohça
- bolmaq (N) : olmak
- boqşa (N) : bohça
- boran : fırtına
- boru : baca
- bosaqa : merdiven, eşik
- bosıntay (N) : bedava
- boşıq (N) : köpek yavrusu
- botqa : yemekli davet, pilav
- boyuncaq : boncuk
- boztorğay : serçe
- böküy : öcü
- bölen (C, S) : böyle
- börü : kurt
- böyle : böyle
- bu yaq : bu taraf
- buğa : boğa
- bulay (N) : böyle
- buña : buna
- burçaq : dolu
- burşaq (N) : dolu
- bük : aşık oyununda aşık kemiğinin yüzüstü hali
- bürçe : pire
- bürşe (N) : pire
C
[үзгәртү]- cabışmaq (N) : yapışmak
- cabıştırma (N) : iki bisküi arasına lokum koyarak yapılan tatlı
- calanğaş (N) : çıplak, yalınayak
- calbarmaq (N) : yalvarmak
- calbaş (N) : kır saçlı
- calpaq (N) : yassı
- camanlamaq (N) : kötülemek
- camav (N) : yama
- canay : yaramaz, kurnaz
- canmaq (N) : yanmak
- cantaymaq (N) : kestirmek
- cantıq (N) : fırında yapılan bir tür hamur yemeği
- capalaq (N) : biçerdöverin sapları bıcaklara sıkıştırmayı sağlayan kısmı
- capalaqtay (N) : lapa lapa
- capıldaq (N) : yalın ayak
- capırmaq (N) : kabuğunu sıyırmak
- capma : duvar üstünde kurutularak yapılan bir tür tezek
- capmaq (N) : kapatmak
- cara (N) : yara
- caravsız (N) : yararsız
- carğana : yarasa
- carıq (N) : aydınlık
- cartı : eskimiş, yıpranmış
- caş (N) : delikanlı, genç
- caşırmaq (N) : gizlemek
- catmaq (N) : yatmak
- cavlıq (N) : mendil
- cavmaq (N) : yağmak
- cavşı (N) : görücü
- cavun (N) : yağmur
- cayav : yayan
- cayraq : dağınık
- cayratmaq : dağıtmak
- cazılmaq (N) : yayılmak
- cazma (N) : ayran
- cekirmek : bağırmak
- cekmek : arabaya at koşmak
- cel (N) : rüzgar, yel
- cemiş (N) : yemiş
- cengil (N) : hafif
- cenk : savaş
- cenüp : güney
- cercumuran : köstebek , tarla sincabı
- ceviz : ceviz
- cez : pirinç
- cığılmaq (N) : düşmek
- cılamaq (N) : ağlamak
- cılavuq (N) : kolay ağlayan
- cılğa (N) : aşağı , kuytu
- cılınmaq (N) : ısınmak
- cılışmaq (N) : yaklaşmak, yakınlaşmak
- cılıtmaq (N) : ısıtmak
- cıllı (N) : sıcak
- cıltıramaq (N) : parlamak
- cımırta (N) : yumurta
- cımşamaq (N) : yumuşamak
- cımşaq (N) : yumuşak
- cınasır : kötü huylu
- cıqmaq (N) : düşürmek
- cırcır : fermuar
- cırılmaq (N) : yırtılmak
- cırtmaq (N) : yırtmak
- cıyın : şölen
- cıyıştırmaq: toplamak, düzeltmek
- cıymaq : saklamak, ortadan kaldırmak, toplamak
- cıynamaq (N) : eğlenmek
- cibermek (N) : göndermek
- cibimek : ıslanmak
- cigit (N) : yiğit
- ciyez : çeyiz
- ciyimek : kötü kokmak
- ciyrenmek : iğrenmek
- col (N) : yol
- colaq (N) : çizgi
- colaqlı (N) : çizgili
- coqlamaq (N) : yoklamak
- coytmaq : kaybetmek
- coytulmaq : kaybolmak
- cuqa (N) : ince
- cuqmaq (N) : sıvaşmak, karışmak
- cuv (N) : yıka
- cuvaş (N) : yumuşak huylu
- cuvğış (N) : bulaşık bezi
- cuvmaq (N) : yıkamak
- cuvunmaq (N) : yıkanmak
- cuvurmaq (N) : koşmak
- cürek (N) : yürek, kalp
- cürmek (N) : yürümek
- cürsetmek (N) : yürütmek
- cütkermek : öğürmek, aksırmak
- cüyrük : yarış atı
Ç
[үзгәртү]- çağırmaq : çağırmak
- çalaş : çadır
- çalbaş : kır saçlı
- çamur : çamur
- çapmaq : koşmak
- çaqmaq : çakmak, koyunun yününe yapışmış pislik
- çaqmaqlı : kirli
- çatal : çatal
- çay : çay
- çaynamaq : ağızda çiğnemek
- çaynik : çaydanlık
- çayqalamaq : çalkalamak
- çayqamaq : su ile çalkalamak, su ile yıkamak
- çeber : becerikli
- çegertki : çekirge
- çeklemek : kilitlemek
- çeltek : elek
- çeltemek : elemek
- çertmek : parmakla vurmak, ittirmek
- çezmek : çözmek
- çıbırmaq : damlamak , sızmak
- çıdam : sabır
- çıdamsız : sabırsız
- çıñ : düğünlerde türkü arasında söylenen mani, atışma
- çıplaq : çıplak, yalınayak
- çıraq : lamba, ışık
- çıray : yüz
- çibin : sinek
- cibitmek : ıslatmak
- çipçe : civciv
- çomuç : kepçe
- çontuq : kısa, kısa paçalı
- çoq : çok
- çoqlaşmaq : çoğalmak
- çoqusı : çoğunlukla, genellikle
- çot : keser
- çoyun qazan: büyük döküm kazan
- çöküç : çekiç
- çöl : çöl, kır, arazi
- çüy : askı
D
[үзгәртү]- dada (N) : abla
- dam : inek ahırı; tat
- davuş : ses
- degirmen : değirmen
- dep : diye, diyerek
- deste : testi
- dım : nem
- dişir : aşık oyununda aşık kemiğinin bozuk düşmesi hali
- doğmaq : doğmak
- doğramaq : doğramak
- doğurmaq : doğurmak
- domalan : toprak altında yetişen bir tür mantar
- domatis : domates
- don mayı : iç yağı
- döngelek (N) : çocukların yuvarlayarak oynadıkları çember
- dörtkül : dörtköşeli
- duvadaq : toy kuşu
- düve : ergenleşmemiş dişi inek
- düven : döğen
E
[үзгәртү]- eb : kolaylık
- ebini tapmaq : kolayını bulmak
- egeşmek (N) : tersini yapmak, denileni yapmamak
- egiz : ikiz
- eglenmek : eğlenmek
- eken : imiş
- eki : iki
- ekme : heybe
- ela (N) : hela
- eleken (N) : leğen
- elifbe : alphabet
- elva : helva
- emçek : meme
- emşek (N) : meme
- endi : artık, şimdi
- eniş : iniş
- enqastan : özellikle, kasti olarak
- erek : uzak
- erinçek : tembel
- erinşek (N) : tembel
- eriş : dikbaş
- erişmek : inat etmek
- erke : şımarık
- erkelenmek : arkalanmak, başkasına güvenerek şımarmak
- erte : erken
- erte-carıq : erkenden
- erten (N) : sabah
- es : akıl
- esirmek : sarhoş olmak, çıldırmak, kendini kaybetmek
- esirik : sarhoş, kendini kaybetmiş, çıldırmış kimse
- eş (N) : hiç
- esap : hesap
- eşmek : karıştırmak, dağıtmak
- ev : ev
- evlenmek : evlenmek
F
[үзгәртү]G
[үзгәртү]Ğ
[үзгәртү]H
[үзгәртү]I
[үзгәртү]- ırğaşı : dişi
- ırcanke : cilveli , oynak , şımarık
- ırcanlamaq : cilve yapmak, şımarık hareketler yapmak
- ırımçıq : küf
- ırımşıq (N) : küf
- ıslamaq (N) : sıvamak
- ıslav (N) : sıva
- ıştan (N) : iç giyim, külot
İ
[үзгәртү]- ibirsemek : rahatsız etmek, ayak altında dolanmak, şımarmak
- iç : hiç
- igrenmek : iğrenmek
- inatlamaq : tersini yapmak, denileni yapmamak
- ince : ince
- irimek : erimek
- isinmek : ısınmak
- isitmek : ısıtmak
- işker (N) : oda, içeri
- issi : sıcak
- iye : sahip, malik
- iygi : iyi
- iyik : eğik
- iyilmek : eğilmek
- iyne (N) : iğne
- iza : kibrit kutusunda kibriti yakmak için sürtülen yüzey
J
[үзгәртү]K
[үзгәртү]- kadâ : yaşca küçük kardeş
- kaday (N) : arkadaş
- kebek (N) : kepek
- keç : geç (vakit)
- keday : şarkıcı
- keler : kevgir
- kelin : gelin
- kelinçek : yeni gelin
- kelinşek (N) : yeni gelin
- kelişmek : uymak
- keliştirmek: uydurmak
- kelmek : gelmek
- kemik : kemik
- kencapay : ailedeki en küçük çocuk
- kence : yaşça en küçük çocuk
- kengel : sakız elde edilen bir tür dikenli bitki
- keniş : geniş
- kepek : kepek
- kerbiş (N) : kerpiç
- kertme : yabani armut
- keş (N) : geç (vakit)
- keşe (N) : gece
- kesek : parça, kerpiç büyüklüğünde toprak parçası
- kesertki : kertenkele
- kesquyruq (N): kertenkele
- ketek : kümes
- ketmek : gitmek
- kevgir : kevgir
- kiçkene : küçük
- kilitlemek : kilitlemek
- kirde : fırında yapılan bir tür hamur yemeği
- kirmek : girmek
- kirsetmek : sokmak
- kirt (N) : kilit
- kirtlemek (N): kilitlemek
- kişkene (N) : küçük
- kiyev : damat
- kiyik : çekingen, yabani
- kokokmiyav : haykuş
- köbek : göbek
- köbelek : kelebek
- köbete : fırında yapılan arasında pirinç ve et bulunan bir tür hamur yemeği
- köbisi (N) : çoğunlukla, genellikle
- köbiymek (N) : çoğalmak
- köçmek : göçmek, yıkılmak
- kögerşin (N) : güvercin
- kök : gök, mavi
- kökrek (N) : göğüs
- köküs : göğüs
- kölderen (N) : enine, boyuna
- kölek : fanila
- kölekse (N) : gömlek
- kölmek : gömlek
- köndelen : enine, boyuna
- köp (N) : çok
- körel : hindi
- köteklemek : dövmek
- kötermek : kaldırmak
- küçelek : köpek yavrusu
- küçenmek : yüklenmek, zorlamak
- kültöbe : çöplük
- kümes : kümes
- kün : gün
- künbatar (N) : batı
- künbatı : batı
- küncü : kıskanç
- kündoğuş : doğu
- kündük (N) : göbek deliği
- kündüz : gündüz
- künlemek : kıskanmak
- künşi (N) : kıskanç
- kuntabaq : ay çekirdeği başağı
- küntuvar (N): doğu
- küpe : küpe
- kürpe : bulgur
- kürsü : sehpa, kürsü
- kürsümek : beğenmemek
- küşenmek (N): yüklenmek, zorlamak
- küye : kurum, is
- küyük : yanık
- küyümek : altını yakmak(yemek)
L
[үзгәртү]M
[үзгәртү]- mal : dolay zaman
- mañlay : alın
- maqsat : amaç
- maqtamaq : övmek
- marama : kadınların namaz kılarken başlarına örttükleri beyaz örtü
- maraz : hastalık, kuş gribi
- mata (N) : yaşca küçük kardeş
- matüv : şapşal
- may baylasın: şerefe
- may : yağ
- mayasıl : egzama
- mazallı : iriyarı
- mektep : okul
- melte : fitil
- men : ben
- meşerpe : maşrapa
- metiy : varil , fıçı
- mezel : defa, kez, kere
- mıh : çivi
- mıkıy : cimri
- mına : işte, işbu
- mınav (N) : bu
- mınavğa (N) : buna
- mında : burada
- mınyaq (N) : bu taraf
- mıq (N) : çivi
- mırıq (N) : çamur
- mışıq : kedi
- mıyıq : bıyık
- minmek : binmek
- miy : beyin
- moşaq (N) : boncuk
- muallim : öğretmen
- muğaymaq : küsmek, bozulmak
- muhtar : autonomous
- muratquş : bayquş
- mücerret : abstract
- müellif : author
N
[үзгәртү]- nasıl : nasıl
- nasılsıñ : nasılsın
- nau : şu
- ne yapasıñ : ne yapıyorsun
- neday (N) : nasıl
- nedaysıñ (N): nasılsın
- neniy (N) : nine
- nohut : nohut
- nufuz : authority
- nufuzlı : authoritative
- nüzül : felç, inme
O
[үзгәртү]- o : o
- oba : yüksek düzlük, yükselti
- oca : öğretmen
- ocaq : ateşin üstüne kazanı koymak için lullanılan üç ayaklı demir
- oda : oda, içeri
- olay (N) : öyle
- olmaq : olmak
- omaqa turmaq: baş üstünde durmak, hamuda kalkmak
- onbey : düğünlerde erkek toplantısı başkan yardımcısı
- onğarmaq : tamir etmek, bir işi yanlış yada eksik yapmak(mecazi)
- oñ : sağ , bolluk
- oña : ona
- oñmaq : bolluğa ve berekete kavuşmak
- oqalamaq : ovalamak
- oramaq : dolamak
- oraza : oruç
- osal : kötü
- osmaqlamaq : bir konuyu tekrarlamak
- oşaq (N) : ateşin üstüne kazanı koymak için lullanılan üç ayaklı demir
- ot : ateş
- oymaq : yüksük
- ozğarmaq : uğurlamak
- ozmaq : uzaklaşmak
Ö
[үзгәртү]- ögey : üvey
- ögeyana : üvey anne; zehirli bir böcek
- ögiy (N) : üvey
- ögüzbörek : iri mantı
- ökmek (N) : ekmek
- ökürmek : böğürmek
- ölçemek : ölçmek
- ölen (C, S) : öyle
- ölşemek (N) : ölçmek
- örken : bitki sapı
- ösmek : büyümek
- östürmek : büyütmek
- öşek : dedikodu
- öşeklemek : dedikodu yapmak
- ötkermek : düzenlemek
- ötmek : ekmek
- öyle : öyle
- öz başına : kendi kendine
- öz : kendi; asıl, esas
- özek : meyve ve sebzelerin en iç kısmı
- özü : kendisi
- özüm : kendim
- özüñ : kendin
P
[үзгәртү]- pamidor : domates
- papış (N) : pabuç, terlik
- papuç : pabuç, terlik
- paqıl (N) : kasti, nisbet yapma
- paqla (N) : fasulye
- Pashalya : paskalya
- patılcan : patlıcan
- pekitmek : sağlamlaştırmak
- penerlik (N): gemici feneri
- penir : peynir
- pepiy : yavru hindi
- perdalez : kocakarı soğuğu
- perik (N) : ergenleşmemiş tavuk
- peş (N) : şömineye benzeyen duvarı ısınmada kullanılan soba
- peşqa (N) : soba
- pırım (N) : fırın
- pısmaq : gizlenmek, baskı/korku karşısında geri çekilmek
- pıtıraq : dikenli meyvaları olan bir tür diken
- porta : avlunun iki kanatlı büyük giriş kapısı
- puqare (N) : yoksul
Q
[үзгәртү]- qa : hani
- qaar : dert , üzüntü, tasa
- qaarli : dertli, endişeli
- qabaqbaş : aptal
- qabınmaq (N): atıştırmak
- qadamaq : saplamak
- qadiy (N) : nasıl
- qadiysiñ (N): nasılsın
- qalamaq : duvar örmek, sıvamak
- qalaqay : fırında yapılan bir tür hamur yemeği
- qalav : kerpiçten yüksek bahçe duvarı
- qalay (N) : nasıl
- qaltıramaq : titremek
- qambıraymaq : eğilmek
- qamır : hamur
- qamğaq : deve dikeni
- qancıq : dişi köpek
- qanfet : şekerleme
- qanpet (N) : şekerleme
- qapınmaq : atıştırmak
- qapqan : fara kapanı
- qaqra : gölgelik
- qaraldı : bir evin ve diğer eklentilerinin tamamı.
- qaramaq (N) : bakmak, aramak, himaye etmek
- qaranğı : karanlık
- qardaş : kardeş
- qarğamaq : beddua etmek
- qarılğaç : kırlangıç
- qarılğaş (N): kırlangıç
- qarşığa : karşı duvar
- qart ağası : düğünlerde erkek toplantısının başkanı
- qart : yaşlı, ihtiyar
- qartan : un sandığı
- qartaymaq : ihtiyarlamak
- qartbaba : dede
- qartbabay (N): dede
- qartiy : ihtiyar kadın
- qartop : patates
- qaşımaq : kaşımak
- qaşınmaq (N): kaşınmak
- qaşıq börek : sulu mantı
- qasnaq : yer sofrası altlığı
- qaşqır : kurt, yırtıcı vahşi hayvan
- qatesiñ (N) : ne yapıyorsun
- qatı (N) : yanı
- qatıp qalmaq: dona kalmak
- qatıq : yoğurt
- qatnamaq : ziyaret etmek
- qatnaşmaq : yakınlaşmak, sıkca bir arada olmak
- qattı : katı, sert
- qavuz : tahıl başağının tane dışındaki kısmı; parantez
- qayaqqa (N) : ne tarafa
- qayda : nereye
- qaydan : nereden
- qayerge : nereye
- qayırmaq : bükmek
- qaynana : dünür anne
- qaynata : dünür baba
- qayramaq : bilemek
- qaysı : hangi, apricot
- qaytarmaq : geri döndürmek
- qaytmaq : geri dönmek, geri gelmek, nemlenmek
- qıbla : kıble, güney
- qıdırmaq : aramak, misafirliğe gitmek
- qılınmaq : şikayet etmek
- qımırsqa (N): karınca
- qıral : kral; akasya
- qırcıman : yeni evli erkek
- qırğıç : spatula
- qırmısqa : karınca
- qırşav : çocukların yuvarlayarak oynadıkları çember
- qışımaq (N) : kaşımak
- qışınmaq : kaşınmak
- qısqaayaq : kadın
- qıyğaşa : bir tür yemek
- qıyın : zor
- qıyış : eğri
- qıyışmaq : yamulmak, küsmek
- qoçqar : koç
- qodalaq : 2 tekerlekli büyükçe el arabası, kağnı
- qolaş : çeşitli şekillerde yapılan üzeri yumurtalı çörek
- qolbez : peçete
- qolşaq : eldiven
- qona : tahtadan yapılmış büyük yuvarlak sofra
- qonaq : düğünlerde erkeklerin bir araya gelerek eğlendikleri toplantı
- qonaqbay : toplantılarda hizmet eden ev sahibi veya yakınları
- qontaq : akılsız, saçmalayan
- qoñuz : hamam böceği
- qopaymaq : kendini beğenmek
- qopqa : kova
- qopuq : kendini beğenmiş, gösteriş meraklısı
- qora : dış avlu
- qoranta : dede, anne, baba, anne, çocuklar ve torunlardan oluşan aile topluluğu
- qorquzmaq : korkutmak
- qoray : çalı, ot
- qoşap (N) : hoşaf
- qoşmaq : katmak, eklemek
- qoşqar (N) : koç
- qotaq (N) : erkeklik organı
- qotermek : kaldırmak
- qotur : yara kabuğu
- qoy : koyun
- qoyan : tavşan
- qozğamaq : tahrik etmek, kurcalamak
- qozlamaq : yumurtlamak
- qozu : kuzu
- qucur (N) : tuhaf
- quda : görücü; dünür
- qudaanay (N): dünür anne
- qudababay (N): dünür baba
- qudağıy : dünür
- qulunlamaq : yavrulamak - atlar için
- quman : ibrik
- qursaq : mide, karın
- quturmaq : sinirlenmek, aşırı hareketli olmak
- quvanmaq : sevinmek
- quvmaq : kovalamak, uzaklaştırmak
- quymaq : dökmek
R
[үзгәртү]- raat : rahat
S
[үзгәртү]- saba : sabah
- sabiy : çocuk, sabi
- saç : saç
- saçaq : saçak
- sağır : sağır
- saldırmaq : kondurmak, bina yapmak
- sala-sal etmek : arka akaya sallamak
- salmaq : koymak
- salqın : serin
- sandıraqlamaq: sayıklamak
- saq bolmaq (N): dikkatli olmak, uyanık olmak
- saqav (N) : konuşma özürlü
- saqt olmaq : dikkatli olmak, uyanık olmak
- sarburma : bir çeşit börek
- sarı may (N): tereyağı
- sarı yağ : tereyağı
- sasımaq : pis kokmak
- sasıq : pis koku
- satır başı : indentation, paragraph
- satuv (N) : çeyiz
- savut : tas
- saylamaq : seçmek
- sebelemek (N): çiselemek
- sedır : uzun koltuk, divan
- sekirge (N) : çekirge
- sekirmek : zıplamak
- senek : dirgen
- sepelemek : çiselemek
- sernik : kibrit
- sersem : salak
- sevgili : sevgili
- sevmek : sevmek
- sıcaq : sıcak
- sıdırmaq : derisini yüzmek
- sılamaq : sıvamak
- sılav : sıva
- sıltamaq : işi başkasına yamamak
- sımarlamaq : ısmarlamak, sipariş etmek
- sınmaq : kırılmak
- sındırmaq : kırmak(uzun bir şeyi kırmak)
- sıpırmaq (N): süpürmek
- sıpra (N) : sofra
- sırğa (N) : küpe
- sıtmaq : kırmak, parçalamak
- sıylamaq : ağırlamak
- sıylı : itibarlı
- sıypamaq : okşamak, sıvazlamak, elle düzeltmek
- sızğırmaq : ıslık çalmak
- sibirtki (N): süpürge
- sipirki : süpürge
- sipirmek : süpürmek
- siydik : sidik
- siymek : işemek
- siyretmek : izlemek, seyretmek
- soba : soba
- sofra : sofra
- soğum (N) : kesilecek/kesilen hayvan
- solaqay : solak
- solbey : düğünlerde erkek toplantısı başkan yardımcısı
- sona : arı büyüklüğünde bir tür sinek
- soqur (N) : kör
- sorpa : yemeğin sulu kısmı, et suyu
- soymaq : kesmek
- sozmaq : elastik bir nesneyi uzatmak
- sozulmaq : elastik bir nesnenin uzaması
- sögünmek : küfür etmek
- suliva : kuru erik ve bununla yapılan tatlı
- suv : su
- suvağaç : omuza koyularak su taşımaya yarayan ağaç
- suvbaqa : бака
- suvgarmaq : hayvana su vermek
- suvuq : soğuk
- suvurmaq : emmek
- süme : güve
- sümürmek : sümkürmek
- süngürmek (N): sümkürmek
- süyek : kemik
- süygili (N) : sevgili
- süymek (N) : sevmek
- süyremek : sürmek, sürüklemek
- süyreviç : yerdeki tahıl toz türü maddeleri yığmak için kullanılan tahtadan yapılma alet
Ş
[үзгәртү]- şabışmaq : yarışmak
- şalaş (N) : çadır
- şaltaymaq : kaykılmak
- şamır (N) : çamur
- şana : kızak, el arabası
- şağmaq : arı sokması, zehirli bir hayvanın ısırması
- şanğımaq : tozamak
- şapmaq : atı hızlı koşturmak
- şappaz : düğünlerde türkü arasında söylenen mani, atışma
- şaqırmaq (N): çağırmak
- şaqmaq (N) : çakmak, koyunun yününe yapışmış pislik
- şaqmaqlı (N): kirli
- şarq : doğu
- şaş (N) : saç
- şaşaq (N) : saçak
- şaşratmaq : sıçratmak
- şatal (N) : çatal
- şay : çay
- şay dep : böyle diyerek
- şaymaq : sulandırmak
- şaynamaq (N): ağızda çiğnemek
- şaynik (N) : çaydanlık
- şayqalamaq (N): çalkalamak
- şayqamaq (N): su ile çalkalamak, su ile yıkamak
- şeber (N) : becerikli
- şek : kapı sürgüsü, kilit
- şeklemek (N): kilitlemek
- şeltek (N) : elek, kalbur
- şeltemek (N): elemek
- şeren : saman yığını
- şertmek (N) : parmakla vurmak, ittirmek
- şeşmek (N) : çözmek
- şıbaşmaq : bulaşmak , sıvaşmak
- şıbırmaq (N): damlamak , sızmak
- şıdav (N) : sabır
- şıdavsız (N): sabırsız
- şığaraq (N) : baca
- şılapşı (N) : büyük leğen
- şılqa (N) : cılk, olmamış, pişmemiş
- şılqım : tutam
- şımaşmaq : ağaca tırmanmak
- şımışqa : ay çekirdeği
- şımtımaq : cimdiklemek
- şıñ (N) : düğünlerde türkü arasında söylenen mani, atışma
- şıpalaq (N) : çıplak
- şıpırtqı (N) : kamçı
- şıplamaq : sonuna kadar doldurmak
- şıraq (N): lamba, ışık
- şıray (N) : yüz
- şırayını sıtmaq (N) : yüzünü buruşturmak
- şırbörek : yağda kızartılan bir tür hamur yemeği, çiybörek
- şırış : yapışkan mayi
- şırqıy : sivrisinek
- şibin (N) : sinek
- şik : aşık oyununda aşık kemiğinin sırtüstü hali
- şipşe (N) : civciv
- şişek : kısır koyun
- şışmaq : büyük abdestini yapmak
- şolpu : kevgir
- şomış (N) : kepçe
- şontıq (N) : kısa, kısa paçalı
- şoqaman (N) : kazma
- şoqmar (N) : yumruk, balyoz
- şoqumaq : gagalamak
- şorap : çorap
- şot : keser
- şökiş (N) : çekiç
- şöl (N) : çöl, kır, arazi
- ştan : iç giyim, külot
- şulay : şöyle
- şuval : çuval
- şuvultı : şamata, şırıltı
- şüy (N) : askı
T
[үзгәртү]- tabmaq : doğurmak
- tabışmaq : buluşmak
- tabamadın dürsüldek : kışın evlerde oynanan bir tür çocuk oyunu
- tabaq börek : susuz yenen mantı
- talamaq : köpek saldırması, köpek havlaması
- talaşmaq : köpek dalaşması, kapışmak
- talda : gölge
- talşı : aşık oyununda aşık kemiğinin yan hali
- talyar : sehpa
- tamızmaq : damlatmak
- tamşanmaq : imrenmek
- tana : dana
- tapmaq : bulmak
- tapmaca : bulmaca
- taptamaq : ezmek, bir şeyin üstüne basmak
- taqır : boş, içinde eşya olmayan ter
- taran baba keleyatır :çocukları korkutmak için söylenir
- tartınğaş (N): çekingen
- tartınmaq : çekinmek
- tartma : odanın karşılıklı iki duvarı arasında ve boydan boya uzanan, raf olarakta kullanılabilen kalas kiriş
- taşlamaq : bir şeyi bırakmak, yere bırakmak
- taşlanmaq : giysiyi çıkarmak
- tata : abla
- tav : aşık oyununda aşık kemiğinin yan hali
- tavkel (N) : salak
- tayaq : sopa
- tayare : uçak
- taymaq : kaymak
- tazbaş : kel
- tegenek (N) : diken
- tegiz : düzgün
- telbev : üzengi
- teltigirşik (N): telden yapılan oyuncak araba
- temeş : sahur
- tenbel : tembel
- tentek : akılsız,deli
- tepki : kapı sürgüsü
- tepmek : ayağıyla vurmak, tekme atmak
- tepreç : baharda bir arada yapılan piknik
- tepreş (N) : baharda bir arada yapılan piknik
- teran (N) : biraz
- teranşıq : birazcık
- terek : ağaç
- terme teşik : delik deşik
- termen (N) : değirmen
- teşik : delik
- teşkermek : araştırmak, aktarmak
- teşmek : delmek
- testimal (N) : havlu
- tığırmaq : yuvarlanmak
- tığırşıq : tekerlek, araba
- tığırtmaq : yuvarlamak
- tığışmaq : doluşmak
- tımav : nezle
- tınış : soluk , nefes
- tınıştabır : durmadan, sık
- tıqmaq : sokmak
- tırışmaq : inat etmek
- tırmaşmaq : tırmanmak
- tırnavış (N) : tırmık
- tırnavuç : tırmık
- tiken : diken
- tilmek : dilimlemek
- tilsiz : konuşma özürlü
- tirsek : dirsek
- tiymek : dokunmak
- toban : saman
- tola : kerpiç
- tomalamaq : yuvarlanmak, düşmek
- ton : kürk
- tonmaq : üşümek
- top : top, yığın
- toplaşuv : toplantı
- toqmaq : yumruk, balyoz
- toqmaq : samanı ezmek için kullanılan betondan tekerlek, balyoz
- toqtamaq : durmak
- toqur : kel
- toquş : çamaşır yıkamak için kullanılan yassı tahta
- toquz : düğünlerde damat evi tarafından, kız evi karşılayıcılarına takılan hediye
- toraman : besili, sıhhatli
- toramaq (N) : doğramak
- torğay : serçe
- tosun : ergenleşmemiş erkek inek
- tot : pas
- toy : düğün
- toymaq : doymak
- töbe : tepe, dam
- töbelemek (N) : dövmek
- tökmek : dökmek
- töpelemek : dövmek
- tör : odanın kapısının karşısında kalan kısmı, başköşe
- töşek : döşek, yatak
- turmaq : kalkmak
- tuvar : inek
- tuvarşı : sığırtmaç
- tuvğan : akraba
- tuvmaq (N) : doğmak
- tuvurmaq (N) : doğurmak
- tünevin : dün
- türlenmek : değişmek
- türs : çocuklara taytay durdurmak için söylenir (türs ayuw türs)
- türsildek : kıpır kıpır çocuk,türs türs yapan çocuk
- tüverek : yuvarlak, yağda kızartılan harcı olmayan bir tür yemek
- tüyremek : iliştirmek
- tüyreviç : broş
- tüyreviş (N) : broş
- tüyür : düğüm
- tüyüşmek : ipliğin birbirime karışması
U
[үзгәртү]- uçaq : uçak
- ufaq : ufak
- ufaq-tüfek : ufaktafek
- ufatmaq :ufaltmak
- ulqum : yağda kızartılan bir tür hamur yemeği
- urba : giysi
- urşuq : kirmen, yün eirmek için kullanılan tahta alet
- uru : tahıl saklanan çukur
- uruş (N) : savaş
- uruşmaq : savaşmak
- utançaq : çekingen
- uyalmaq : utanmak
- uytquş : maya
Ü
[үзгәртү]- ülken (N) : büyük
- ürümek : havlamak
- üy (N, C) : ev
- üyken : büyük
- üylenmek (N, C) : evlenmek
- üymek : üst üste yığmak
- üytmek : kumarda kazanmak
- üzmek : koparmak
V
[үзгәртү]- vaq (N) :ufak
- vaq-tüyek (N) :ufaktafek
- vatmaq (N) :ufaltmak
- vayımsız : rahat, kaygısız, vurdumduymaz
Y
[үзгәртү]- yağmaq : yağmak
- yağmur : yağmur
- yahşı olmaq : iyileşmek, barışmak
- yahşı : iyi
- yalpaq : yassı
- yalvarmaq : yalvarmak
- yamanlamaq : kötülemek
- yamav : yama
- yañı : yeni
- yanmaq : yanmak
- yantaymaq : kestirmek
- yantıq : fırında yapılan bir tür hamur yemeği
- yapışmaq : yapışmak
- yaq : taraf, yön
- yara : yara
- yaramaz : kötü huylu
- yarıq : aydınlık
- yaş : delikanlı, genç
- yasman : tahtadan yapılmış yuvarlak kapalı su kabı
- yatmaq : yatmak
- yatmaq : yatmak
- yavluq : mendil
- yavur yüzi (N) : paskalya
- yaylı : fayton
- yazma : ayran
- yel : rüzgar, yel
- yemiş : yemiş
- yengil : hafif
- yılğa : aşağı , kuytu
- yılışmaq : yaklaşmak, yakınlaşmak
- yıltıramaq : parlamak
- yımırta : yumurta
- yımşamaq : yumuşamak
- yımşaq : yumuşak
- yıqılmaq : düşmek
- yıqmaq : düşürmek
- yırılmaq : yırtılmak
- yırtmaq : yırtmak
- yibermek : göndermek
- yigirmi : yirmi
- yigit : yiğit
- yine : iğne
- yolaqlı : çizgili
- yolunı tapmaq: yolunu bulmak
- yoqlamaq : yoklamak
- yuqlamaq : uyumak
- yuqmaq : sıvaşmak, karışmak
- yuqu : uyku
- yuv : yıka
- yuvaş : yumuşak huylu
- yuvğuç : bulaşık bezi
- yuvmaq : yıkamak
- yuvunmaq : yıkanmak
- yürek : yürek, kalp
- yürmek : yürümek
- yürsetmek : yürütmek
- yüzbez : havlu
- yüzerlık : kıraç yerlerde yetişen otçul bitki, üzerlik
- yüzüm : üzüm
Z
[үзгәртү]- zappar (N) : oruç tutmayan
- zaviye : açı
- zerdali : zerdali
- ziyade : çok
- ziyadesinen : çoğu, fazlasıyla